Aslında nörolojik bir hastalık olarak kabul edilen migren, bütünüyle vücuttan kaynaklanan bir hastalıktır. Daha çok baş ağrısını ön planda olduğu migrende baş ağrısına eşlik eden değişik semptomlar da yer almaktadır. Her ne kadar şiddetli baş ağrısı şeklinde şikâyetler ortaya çıksa da migrenin ağrılara eşlik eden kusma, bulantı, terleme, yorgunluk, ishal gibi semptomları da bulunmaktadır. Bununla birlikte kişilerde kokuya, testere ve ışığa duyarlılık artmakta, ayrıca migren atağı yaşayan kişilerde sinirlilik ve huzursuzluk da baş göstermektedir. Kimi zaman yarın ya da tam olarak görme kaybı, konuşma güçlüğü, karıncalanma ve uyuşma yaşayan migren hastaları da bulunmaktadır. Bazı hastalarda çok daha şiddetli ağrılar hastayı felce kadar götürebilmektedir. Migren ağrıları tek taraflı gelişen ağrılardır ve otonom sinir sistemindeki bir takım geçici bozulmalarla kendini göstermektedir. Yapısal bir hasar gerçekleşmese de kişilerin yaşadığı ağrılar kendilerini çevreden soyutlamasına sebep olmakta ve günlük yaşamlarını satmaktadır. Migren atağı sırasında bozucu alan oluşmaktadır. Olumsuz etkiye sahip olan herhangi bir hücrenin elektrik potansiyeli düşmekte ve bu durum atağın başlangıcı olmaktadır. Atağın geliştiği bölgeden çıkan bu olumsuz uyarıcılar tüm sisteme yayılmaktadır. Bu nedenle de migren sadece bir baş ağrısı değildir ve tüm bedende görülen bir hastalıktır. Uyarıcıların sürekli olması ve yoğun olması sonucu hücre kendini toparla yapmamaktadır. Elektrik potansiyeli düştüğü için de sürekli ritmik boşalımlar yaşanmakta bu da bozucu alanın oluşmasına sebep olmaktadır.
Migrenin gelişimine bağlı olarak biyoelektriksel bir hastalık olduğu söylenebilir. Bu sebeple de migrene çare olacak yöntemlerin etkisi sorgulanmalı ve uygun yöntem belirlenmelidir. Her ne kadar migren atağı olan kişiler ilaçla bu acıları bastırmaya çalışsalar da çözümsüz bir hastalık olarak bilinmeye devam etmektedir. Ancak migren ameliyatı sayesinde atakların önü kesilmekte kişiler ağrı kesici kullanmaya mahkûm olmadan bu ataklardan kurtulabilmektedir. Migren ameliyatı sırasında atakların geliştiği bölgede saçlı deri içerisinden küçük kesiler oluşturulmaktadır. Bu kesilerden içeriye girilirek atak gelişen bölgedeki sinir sıkışmaları giderilmektedir. Özellikle alın, ense ve şakak bölgesinden girişler yapılarak bu bölgelerde sıkışan sinirler gevşetilmekte, sinirlerin gevşetilmesi ile birlikte buradaki kan akışı serbestleştirilmektedir. Tesadüfi olarak bulunan olan migren ameliyatı bir botoks yöntemi olan kaş askılama ameliyatı yapılırken bulunmuştur. Kaş askılama ameliyatı yapılan migren hastalarında ameliyat sonrası migren ataklarının ortadan kaybolması ile bu ameliyat keşfedilmiştir. Hastaların 5 yıl boyunca gözlemlenmesi ile atakların %90 oranında ortadan kaybolduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sebeple migren ameliyatı endoskopik bir ameliyattır ve yüz germe ameliyatlarındaki teknik ile büyük bir benzerlik göstermektedir. Migren ağrılarının yaşanan bölgeye giriş yapılarak endoskopi yöntemiyle servikal sinir dalları genişletilmekte ve sinirleri çevreleyen kaslar gevşetilmektedir.
Ameliyat sonrasında iyileşme süresi yaklaşık 10 gün olmaktadır. Daha çok şakak ve alın bölgesinden gerçekleştirilen ameliyatlardan sonra hastaların çok fazla sıkıntı yaşamadığı gözlemlenmiştir. Ameliyattan sonra yaklaşık bir hafta boyunca dinlenmesi gereken hasta, beslenmesi ve dinlenmesine dikkat ederek iyileşme sürecini hızlandırmaktadır. Migren ameliyatı sayesinde hastalar yaşadıkları zaman kaybından ve şiddetli baş ağrılarından daha kalıcı bir şekilde kurtulmaktadır. Ameliyat sonrasında ameliyat yapılan bölgede birtakım kızarık ve şişlikler ortaya çıkabilmektedir. Ancak bu kızarık ve şişlikler birkaç gün içerisinde hızlıca birleşmektedir. Her ameliyatta olduğu gibi migren ameliyatında da birtakım dezavantajlar yer almaktadır. Bunlardan birincisi hastanın her ne kadar %90 oranında iyileşme şansı olsa da %10 oranında çözümü kavuşamama riski de yer almaktadır.